29 Ağustos 2012 Çarşamba

Beş Yaşında Okullu Olmak!


Okullar yakında açılacak. Beş yaşında çocuğu olan aileler endişeli. Bir karar vermeleri gerekiyor. Çocuğumu okula göndermeli miyim yoksa göndermemeli miyim? Çocuğu beş buçuk yaşında olanlar ise başka bir karar vermeli: Çocuğumun okula gitmemesi için sağlık raporu almalı mıyım almamalı mıyım?

Özel okullar birer birer açıklamaya başladı, okullarını bu yeni siteme göre nasıl düzenlediklerini. Fiziki şartları iyileştirdiklerini, müfredatı yeniden gözden geçirdiklerini kısaca işi kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptıklarını. Peki ya, Anadolu’nun dört bir yanındaki devlet okulları… Yaş sınırı eski düzenindeyken bile yeterlilik sağlamaktan yoksun ‘devletin okulları’…Onların hangi biri yeterli düzenlemeyi yapabilecek sizce? Hadi ortalama şartlara sahip bir devlet okulunda yaşanabilecek olanları düşünelim. Beş yaşında, kendi yaş grubuna göre normal gelişim gösteren ama kendisiyle arasında neredeyse iki yaş fark olan çocuklarla  aynı sınıfta eğitim görmeye çalışan bir çocuk…Karşısında bu yaş grubuyla tam olarak ne yapacağını bilemeyen bir öğretmen. O da doğal olarak ‘bilemeyen’ kategorisinde çünkü bildiğim kadarıyla her sene öğretmenlerin aldığı iki haftalık seminer dışında fazlaca ek bir eğitimden geçmedi ilkokul öğretmenleri bu yeni sitem için. Yani iki bilinmeyenli bir denklem!

Bu yaş grubunda bir çocuktan sık sık şu sesler duyulacaktır: ‘Öğretmenim çişim geldi’, ‘Öğretmenim acıktım’, ‘Öğretmenim sıkıldım’, ‘Öğretmenim anneme gitmek istiyorum, 'Öğretmenim oyun oynamak istiyorum'. Öğretmenin tüm taleplere tek tek yetişip yetişemediğini bir kenara koyarsak, çocuğun kendi ihtiyaçlarının farkında olması ve kendini ifade edebilmesi sevindirici elbette. Peki her çocuk bu sürece hızlıca adapte olabilecek mi? Birden bire kendinden yaşça büyük birçok çocukla ve her ne kadar esnetildiği söylense de kurallı ve kalabalık bir ortamda kendini ifade edebilecek, ihtiyaçlarını dile getirebilecek mi? Eğer anaokulu tecrübesi de yaşamamışsa anneden, evden ayrılmaya kolayca uyum sağlayabilecek mi? İşler yolunda gitmediğinde öğretmen ne yapacağını bilecek mi? Tuvalete gitmek istediğinde, eğer boyu kendine göre ayarlanmamış bir lavabo ve tuvaletle karşılaşırsa işini kendi başına halledemediğinde yardım isteyecek mi? Sıraya oturduğunda içine gömülecek mi? Yaşı büyük arkadaşlarıyla kendini kıyasladığında yapamadıklarına üzülecek mi? Kendi başına yapamadıklarının sayısı artınca hayal kırıklığı yaşayacak mı? Sırt çantası bedenine, içindekiler taze beynine fazla gelecek mi? Ve en önemlisi bu tecrübe sonraki yıllarda okula ve çevresine karşı tutumunu olumsuz etkileyecek mi?

Çok mu karamsar bir tablo çizdim? Sanmıyorum. Anadolu’nun birçok yerinde devlet okullarının ve öğretmenlerin bu birkaç aylık süre zarfında yeterli hazırlığı yapmış olması mümkün olamayacağına göre yukarda bahsettiğim tablo hiç de abartılı değil. Soruların cevaplarını ise size bırakıyorum.

İşin bir de ‘rapor alma’ kısmı var. Eğer çocuğunuz beş buçuk yaşındaysa, okula başlamak için fiziksel ve psiko-sosyal açıdan yeterli olmadığını gösterecek bir raporunuz varsa başlama yaşını erteleyebiliyorsunuz. Peki, bu raporlar çocuğu etiketlemiyor mu? Çocuk ilerde neler olup bittiğini anladığında ‘ben raporluyum’ ‘sen raporsuzsun’ karmaşası yaratmayacak mı? Aslında kendi yaşlarına ve düzeylerine göre yeterli gelişim içerisindeyken ve yetersiz olan ‘eğitim sistemi’ olduğu halde raporu alan neden çocuklar, bunu anlamak zor.

Peki, beş yaşında eğitim olur mu? Olur. Çok da güzel olur ama bu şekilde alelacele değil. Altyapıyı hazırlayarak, öğretmenleri eğiterek, ebeveynleri hazırlayarak, okul öncesini buna hizmet edecek hale getirerek. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim Montessori eğitimi Avrupa’da birçok ülkede ilköğretim düzeyinde veriliyor. Karma yaş grupları bu eğitim sisteminin temel taşlarından birisi. Ama aradaki en büyük fark, bu eğitim siteminin, bu alanda uzman öğretmenlerle, bireysel farklılıklara saygı gösteren, kıyaslanmaya fırsat vermeyen bir ortam sağlaması. Bu ve benzer alternatif eğitimlerle eğitim yaşının aşağıya çekilmesi ve karma bir eğitim anlayışı oluşturulması oldukça faydalı olabilir. Mesele ‘Biz yaptık, oldu’ düşüncesinden uzak sağlıklı ve işlevsel eğitim verebilmek, çocukları deneme tahtasına çevirmemek. Sanırım bu süreçte bekleyip görmekten başka seçeneğimiz yok. Umarım bu eğitim ve öğretim yılı hem çocuklar hem de aileleri için mutlu ve hasarsız geçer.   

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Trabzon Oyun Grubu Güz Programı

Trabzon Oyun Grubu Ekim'de yeniden başlıyor:

0-6 yaş dönemi ilgi ve algının çok açık olduğu bir dönemdir. Çocuk, uygun bir ortam sağlandığında, doğal ve içten gelen bir şekilde hayata hazırlanır, gerekli donanımları kazanır. Kısaca çocuklar için oyun sadece eğlence değil yaşamın ta kendisidir!

Trabzon Oyun Grubu ;
• Çocuğunuzun yaşıtlarıyla bir arada kaliteli zaman geçirmesini,
• Alternatif materyallerle ve uzman psikolog eşliğinde, zihinsel, dil, hareketsel ve duygusal becerilerin gelişimine katkı sağlamayı amaçlıyor.

• Oyun grupları haftada 1 gün ve 1,5 saat olmak üzere, en fazla 6 çocuk ve annelerinden oluşmaktadır.
• Oyun saatinin ilk yarım saati çocuklar kendileri için seçilmiş materyallerle diledikleri gibi zaman geçirerek serbest oyun oynayacaktır. Bu süreç temalı çalışmalarımıza zemin hazırlama ve ısınma sürecidir.

• Sonraki 1 saatte ise haftanın programı uygulanacaktır.

• 28-36 ay ve 3 yaş+ olarak iki ayrı yaş grubu için gruplarımız vardır
Uzm.Psk.Serra Görgün

Güz Programı
1.Hafta- Doğayı Tanıyorum-Mevsimlerden Sonbahar
2.Hafta-RENKli oyunlar oynuyorum
3.Hafta- Atık Malzemeleri Değerlendiriyorum
4.Hafta- Ritim-Müzik çalışmaları yapıyorum: Haftanın Konuğu: Serkan Kırmızı-Davulumdan Masallar; Davulumdan Masallar

; masal anlatıcısının aynı zamanda müzikler yaparak oyunlar yaratması ve bu oyunlara, müziklere çocukların katılmasını amaçlayan bir çalışmadır.
(https://www.facebook.com/
pages/Davulumdan-Masallar/234249196660173)
 5.Hafta:-Sayılar oyunlarımın içinde
6.Hafta- Üçgen-Yuvarlak – Kare şekilleri tanımak şahane
7.Hafta:-Hayvanlar oyunlarımın baş kahramanı
8. Hafta-Alternatif malzemelerle boyama yapıyorum
9.Hafta-Minik parmaklarım çalışıyor
10.Hafta-Hopluyorum, zıplıyorum, yakalıyorum

Ayrıntılı bilgi için: trabzonoyungrubu@yahoo.com'a mail atabilirsiniz.
https://www.facebook.com/pages/Trabzon-Oyun-Grubu/174027646006041

*Bu oluşumu başlatmam için beni yüreklendiren ve programın içeriğine katkıda bulunan sevgili arkadaşım, meslektaşım ve oyun grubu moderatörü Iraz Toros Suman’a https://www.facebook.com/groups/164715057779/ teşekkürü borç bilirim

16 Ağustos 2012 Perşembe

KİŞİSEL GELİŞİM ÇALIŞMASI-‘Kendime Doğru Yolculuk’ Yaşantı Grubu

Kendime Doğru Yolculuk’ Yaşantı Grubu
Kendini ifade edememek, toplum içinde konuşurken heyecanlanmak, gerektiğinde ‘hayır’ diyememek, başkalarıyla sağlıklı iletişim kuramamak, sürekli ‘başkaları ne der’ düşüncesiyle hareket etmek, sesini ve bedenini rahatça kullanamamak, kişinin kendini tanımaması ve dayatılmış davranış kalıplarıyla hareket etmesi sonucunda oluşur.

Bu grup bir psikolog ve bir oyuncu liderliğinde, doğaçlama, rol oynama gibi yaratıcı drama tekniklerinden ve psikolojik yöntemlerden yararlanarak;

Kendi içimizde bütünleştiremediğimiz yanları keşfetmek,
Bedenimizi tanımak ve bize gönderdiği sinyallere anlam vermek,
Bedenimizi hareket ettirmenin yeni yöntemlerini bulmak,
Kalıplaşmış düşünce ve davranışlardan sıyrılıp yaratıcı düşünmeyi öğrenmek,
Kişilerarası iletişimimizde sürekli tekrar eden davranış kalıplarını fark etmek ,
Seçimlerimizi yeniden gözden geçirmek ,
Kendimizi daha iyi ifade edebilmek,
Hayatımızda kaygı yaratan durumları tespit etmek ve üzerinde çalışmak,
‘Şimdi ve burada’ duygu, düşünce ve davranışlarımızı uyumlu hale getirebilmek ve geliştirmek için içsel dünyamıza bir yolculuk fırsatı sunar.

Kısacası “Kendime Doğru Yolculuk Yaşantı Gurubu’ sizi içten ve güvenilir bir ortamda paylaşımda bulunup değişim için bir adım atmaya davet ediyor.

Grup Liderleri:
Serra Görgün, Uzman Psikolog

1979 Trabzon doğumludur. İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü 2003’de bitirdi. Lisans eğitiminin son senesinde İstanbul Tıp Fakültesi’nde ‘Bağımlılık Terapisi’ eğitimi aldı. Aynı sene İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bağımlılık Polikliniği’nde çalışmaya başladı ve iki sene burada Bağımlılık Danışmanlığı yaptı. 2005’den itibaren Karadeniz Teknik Üniversitesi ‘nde öğrencilere ve personele danışmanlık hizmeti vermektedir. Gestalt Terapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerine katılmış olup danışanlarına bu iki yaklaşımı sentezleyerek destek vermektedir. 2010 yılında K.T.Ü’de Sağlık Psikolojisi Yüksek Lisansı’nı ‘Madde kullanımı ve anne babaya bağlanma biçimleri’ konulu tez çalışmasıyla tamamlamasının yanı sıra 2010-2011 eğitim döneminde K.T.Ü. Hemşirelik Bölümü’nde ders vermiştir. Kasım 2011’den itibaren çocuklara yönelik ‘Trabzon Oyun Grubu’ adı altında gelişimi destekleyici anneli oyun grupları düzenlemektedir. Aynı zamanda K.T.Ü. Engelli Öğrenci Birimi Yönetim Kurulu Üyesidir. www.serragorgun.blogspot.com

Duygu Dokgöz, Tiyatro Oyuncusu
1979 Trabzon doğumludur. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü Oyunculuk Ana Sanat Dalı’nı 2003’ de bitirdi. Lisans eğitimi sırasında Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda çeşitli oyunlarda rol aldı. Mezuniyetinden hemen sonra Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda ‘sözleşmeli mezun sanatçı’ olarak çalışmaya başladı. 2003–2011 yılları arasında Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda toplam 25 oyunda çeşitli rollerde görev aldı. Devlet Tiyatroları’nın 2010 yılında açmış olduğu Sanatçı sınavını kazanarak Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda Kadrolu sanatçı olarak çalışmaya başladı. 2004’ den itibaren Trabzon’da çeşitli okullarda, kurum ve kuruluşlarda, Halk Eğitim Merkezi’nde ve Tevfik Serdar Kültür Merkezi’nde Diksiyon ve Drama eğitimi vermektedir.

Katılımcı Sayısı: En fazla 10-12 kişi
Başlangıç tarihi: 3 Ekim 2012, Çarşamba
Süre: 12 hafta, Çarşamba günleri üç saat
Saat: 18.00-21.00
Yer: Trabzon Devlet Tiyatrosu ‘Halil Ayan Salonu’
*Grup yetişkinlere yöneliktir.
**Düzenli katılım beklenmektedir. Katılımcı sayısı sınırlıdır. Katılım için kesin kayıt yaptırılması gerekmektedir.
Ayrıntılı bilgi ve kayıt için:
serragorgun@yahoo.com 0 505 2744636
duygudokgoz@hotmail.com 0 505 5628223

2 Ağustos 2012 Perşembe

Bir Yaz Eğlencesi: Spreyle Boyama

Geçen gün buzla boyama yapmıştık. Bu sefer spreyle boyamayı denedik. Yine bir yaz aktivitesi yine eğlenceli. Daha önce oyun gruplarımızda sprey boyama yapmıştık ama elbette açık havada yapmak daha konforlu. Malzemelerimiz; sprey şişeleri (kozmetikçilerde boş sprey şişeleri bulunabilir. Evdeki bitmiş cam temizleme losyonu şişeleri de aynı işi görüyor), bolca kağıt, boya, su. Ne kadar renk kullanacaksak o kadar şişe olmalı. Biz kırmızı ve sarı kullandık. Boya ve su ölçüsü 1'e 1. Ilık su ve boyayı şişeye koyup iyice karışana kadar çalkalıyoruz. İşte bu kadar:



Sonrası basit bir kaç kere nasıl boyama yapacağını gösterdikten sonra Rüzgar'a şişeleri verdim ve kağıda püskürtmeye başladı. Çocuklar, içinde sadece su bile olsa püskürtmeyi çok seviyorlar. Renkli olması daha da hoşlarına gidiyor.
Aslında ne kadar çok renk olursa o kadar eğlenceli olacaktır. Tek dikkat edilmesi gereken nokta şişelerin ağzının çok sert olmaması ve  kolayca bozulmaması. Bazen en keyifli yerinde bozulabiliyor çünkü. İşte bu da çalışmamızın son hali:

Bir kaç tane de taş boyadık.Püskürtme yoluyla bir çok farklı malzeme boyanabilir. Bu haftalık bu kadar, hoşçakalın.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...