Geçen gün kardeşimle çocuk kitapları üzerine konuşuyoruz.
Hem oğlumun hem de yeğenimin en sevdiği kitaplardan birisi Pati Yayınları’ndan ‘Oktay’ın
Bir Günü’ isimli kitap. Bu serinin birçok kitabını almıştım. Gündelik hayatı
anlattığı, somut, anlaşılabilir, canlı resimlerle bezenmiş hikâyeleri olduğu
için tercih etmiştim. Ama şimdiye kadar dikkat etmediğim bir konuda kardeşim
beni uyardı. ‘Farkında mısın bu kitapta anne kahvaltıyı hazırlıyor, bitince
masayı topluyor, yere bir şey dökülünce anne süpürüyor, ben kızıma bunları
okumak istemiyorum’ dedi. Açıkçası dikkat etmemiştim o ana kadar. Sonra eve
gittiğimde göz attım. Hakikaten ‘toplumsal cinsiyet’ denen şey, yani biyolojik
farklılıklardan bağımsız olarak ‘kadına’ ve ‘erkeğe’ toplumun yüklediği rollere
uygun davranma, oldukça belirgindi bu kitapta. Sadece bunda değil elbette, bir
çok okul öncesi hikaye kitabında. Sonra evdeki kitapları gözden geçirdim ve
çoğunun anneyi benzer şekilde sunduğunu gördüm; ‘evi temizleyen, bulaşık,
çamaşır v.s. yıkayan, çocukla ilgilenen’, baba ise ‘işe giden, çocuklarla
sadece uzaktan ilgilenen ama bakım vermeyen, ev işleriyle ise uzaktan yakından
ilgisi olmayan’. Bu benim açımdan neden önemli? Çünkü küçüklükten itibaren
defalarca defalarca bu kitapları onlara okuduğumuzda aslında kafalarındaki
‘kadın’ ve ‘erkek’ imajını çoktan şekillendirmiş ve bir rol model sunmuş
oluyoruz. Sonradan her ne kadar ev işlerinde paylaşımdan, kadının çalışma
hayatındaki yerinden, erkeğin de kendi işini kendisi görebilmesi gerektiğinden
bahsetsek de bu fikirlerin benimsemesi zor olabiliyor. O andan sonra alternatif
aile modeli sunan kitaplar var mı diye düşünmeye başladım. Var ama ben mi
bilmiyorum yoksa ‘toplumsal cinsiyet’ köklü bir şekilde yerleşmiş mi tüm okul
öncesi yayınlara? Eğer sizin de bu konuda gözlemleriniz varsa ya da alternatif
yayınlar biliyorsanız paylaşır mısınız?
Çocuk gelişimi,yetişkin psikolojisi, alternatif eğitimler,Rüzgar'ın büyüme serüvenleri...
12 Haziran 2012 Salı
2 Haziran 2012 Cumartesi
Rüzgar artık 2 yaşında!
Bu iki senede çok şey yaşadık birlikte, emek denen şeyi sen
doğduktan sonra daha iyi anladım. Sabrı ve karşılık beklemeden sevmeyi de…Bu iki sene
nasıl geçmiş diye düşünürken, senin hayatında neler var, nelerden hoşlanıyorsun,
nelerden hoşlanmıyorsun bunları yazmaya karar verdim. İşte benim gözümden senin
iki yaşın:
-Artık kimseye ihtiyacın olmadan yürüyor, koşuyor, atlıyor
zıplıyorsun
- Bedenine hakim olmaya başladıkça güvenin yerine geldi,
güvenin yerine geldikçe daha fazlasını denemek istiyorsun.
- Bu aralar favorin koltuktan camın önündeki sandığa çıkmak
oradan da pencerenin önüne zıplamak. Dışarıya bakmaya çok heveslisin.
-Seni engellemekten kaçınıyorum ama bir yandan da yüreğimin
ağzıma geldiği zamanlar oluyor. Tüm zıplama aktivitelerinden hoşlandığın gibi alışveriş
merkezindeki zıplama alanından da çok keyif alıyorsun. Yatakta zıplamaya da bayılıyorsun.
-Yatakta zıplarken geçenlerde yere düştün, çok ağlamadın ama
biraz canın yandı sanırım.
-Birkaç kere de koltukta zıplarken düştün. Yolda koşarken
düşmelerini saymıyorum bile :)Neyse ki önemli bir kaza atlatmadın ama artık tehlikeye daha açıksın. Daha
cesaretli hareket etmenden memnun olsam da endişe hep yanı başımda bu aralar.
- Bir çok şey için ‘ Ben yapacağım, beni bırak’ diyorsun. Kendi
kendine denemen hoşumuza gidiyor ama bazen kendi kendine yapmanın tehlikeli
olacağı şeyleri yapmak istiyorsun. Kaynayan suyu dökmek, makasla yürümek gibi. Eğer yapmayı denediğin
şeyi yapamazsan çok sinirlenip 'olmuyor,olmuyor' diye ağlıyorsun.
-Ayakkabılarını çıkartmana ve giymene yardım ediyorum ama
çıkarttıktan sonra alıp ayakkabı dolabına son zamanlarda kendin kaldırıyorsun.
-Oyuncaklarını bazen kendin topluyorsun bazen toplamak
istemiyorsun.
-Önceleri kaydırak ve salıncağa mesafeliydin. Acaba ne zaman
alışacak diye beklerken ve bir yandan teşvik ederken önce salıncağa alıştın ve bugün
de ilk defa kendin merdivenlerinden çıkıp kaydıraktan kaymak istedin ve çok
keyif aldın. Defalarca kaydın. Sanırım bundan sonra parktan çıkamayacağız :)
- Hayvanları hep çok sevdin. Onlarla temas halinde olmanın
ne demek olduğunu bilerek büyüdüğüm için belki de senin de korkmamanı, onların
karşılıksız sevgisini görebilmeni istedim. Sen korkma diye böcek, sinek ve kertenkeleye
bile sevgi dolu yaklaşmaya çalıştım ve neyse ki sen de bir çok hayvana sevgiyle
yaklaşıyor ve onlardan kaçmıyorsun. Bu aralar özellikle kedi gördüğün zaman
peşine düşüyor elinle ‘pisi pisi’ diye çağırıyor, gözden kaybolduğu zaman da
üzülüyorsun.
- Küçüklüğünden beri kahvaltı en sevdiğin öğün, bu aralar
kahvaltını çoğunlukla kendin yapıyorsun. Hele tahin pekmezi çok seviyor, ekmeği
batırdıkça ‘çok güzel, çok güzel’ diyorsun.
-Artık yemek istemediğin zaman ‘Doydum, kaldır’ diyorsun.
-Bu aralar ağaçtan meyve kopartarak yemek en büyük zevkin. Anneannenin bahçesinden topladığın dutları
iştahla yiyor ve bitince çok üzülüyorsun. Ellerin ve yüzün kıpkırmızı olana
kadar yiyorsun. Yine bahçeden erik ve çilek kopartıp yemeğe bayılıyorsun. Henüz
sevmediğin bir meyveye rastlamadım. Sanırım bu yönün babana benziyor.
- Bahçede çiçek sulamayı da çok seviyorsun. Ara sıra
çiçekleri seviyor ara sıra da kopartıp bize getiriyorsun. Kopartmaman gerektiğini
anlatmaya çalışıyorum ama bir sevip bir kopartmaya devam ediyorsun.
- Son zamanlarda inatlaşmaların arttı. İstediğin bir şey
olmadığında seni sakinleştirmek çok zor oluyor. Bazen aynı şeyi defalarca
tekrarlıyorsun. O anlar zor geçiyor.
-Bezinle yaşamaktan hala memnunsun. Tuvaletini yapacağın
zaman ‘sen git’ diyorsun ve yakınında olmamızı istemiyorsun, bir köşeye gidip
yapıyorsun çoğunlukla. Lazımlığa oturmanı teklif ettiğimde kısa bir süre oturup
kalkıyorsun.
- Gece uykuların doğduğun zamandan beri hala aynı düzeninde
devam ediyor. Çoğunlukla akşamları 8-9 arası uyuyorsun. Gece bazen uyanmıyorsun
bazen bir kere uyanıyorsun. Uyandığında mutlaka beni istiyorsun. Gündüz ise bir
kere yaklaşık 1 saat uyuyorsun.
-Yeni bir ortama girdiğinde önce bir süre bekliyor,
gözlemliyor sonra harekete geçiyorsun. Güneş en çok vakit geçirmekten
hoşlandığın arkadaşın. Bu aralar uzakta. Gün içinde defalarca fotoğrafına
bakmak istiyorsun.
-Yetişkinlerle vakit geçirmek de hoşuna gidiyor. Yine önce
duraklıyor, bir süre bekliyor ve eğer karşındaki sana sıcaklık gösterirse
onunla iletişime geçiyorsun.
-Ten teması kurmaktan, sarılmaktan ve öpmekten hoşlanıyorsun
genelde. Bu aralar sıklıkla kendiliğinden sarılıyor ve öpüyorsun beni ve
seninle ilgilenen kişileri.
-Bu aralar aramızdaki bağ iyice kuvvetlendi. Senin için
önemli olduğumu daha çok hissediyorum. Bir yere giderken gitmemden pek hoşlanmıyorsun
bazen ‘gitme’ diyorsun ama genelde sorun etmiyorsun.
- Birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyoruz. Parka, yürüyüşe, alışverişe gidiyoruz. Evde
aktiviteler yapıyoruz, şarkı söylüyoruz, kitap okuyoruz.
- Kitaplarını tekrar tekrar okutmaktan hoşlanıyorsun. En çok
‘Oktay’ın Bir Günü’ kitabını ve Meraklı Minik dergilerini okumamı istiyorsun.
-Top oynamayı, balonla oynamayı, uçakları seviyorsun.
-Yeni yeni hayali oyunlar oynamaya başladın. Hayali olarak yemek yapıyorsun. Malzemelerini koyup karıştırıyorsun.Yaptığın yemekleri bize getiriyorsun. Ne yaptın diye sorunca çoğunlukla 'ıspanak' diyorsun.
- Hayali olarak alışveriş yapmayı da çok seviyorsun. Biz hayali para veriyoruz sen hayali armut veriyorsun. sen para verdiğinde ben armut veririsem, soyup vermemi istiyorsun :)
-Yeni yeni hayali oyunlar oynamaya başladın. Hayali olarak yemek yapıyorsun. Malzemelerini koyup karıştırıyorsun.Yaptığın yemekleri bize getiriyorsun. Ne yaptın diye sorunca çoğunlukla 'ıspanak' diyorsun.
- Hayali olarak alışveriş yapmayı da çok seviyorsun. Biz hayali para veriyoruz sen hayali armut veriyorsun. sen para verdiğinde ben armut veririsem, soyup vermemi istiyorsun :)
-Resim yapmaktan çok hoşlanmıyorsun sanki. Müzik dinlemeyi
ve orgunu çalmayı seviyorsun. Müzik dinlemek istediğin zaman kendin gidip
çalıştırıyorsun.
-Babanla ve diğer aile fertleriyle vakit geçirmekten de çok
hoşlanıyorsun. Özellikle babanla aranda çok güzel bir bağ var.
-Ve bu aralar söylenenleri tekrar etmekten çok, kendi
cümlelerini kendi değerlendirmelerini oluşturuyorsun. Ama anlamadığım bir dilde
konuşmaya da devam ediyorsun hala :) Sorduğun sorular fazlalaştı. Çevrendekileri tanımaya çalışıyorsun.
-Bize 'annesi' ve 'babası' diye seslenmeyi tercih ediyorsun. Bazen de 'Seyyaaa' ve 'Birkan'.
-Bize 'annesi' ve 'babası' diye seslenmeyi tercih ediyorsun. Bazen de 'Seyyaaa' ve 'Birkan'.
-Durup dururken ‘anne ne güzelsinn’ diyorsun bu aralar, buna
bayılıyorum.
-Bugün de ‘Bitaneeem’ diye seslendin ilk kez. Duyduklarım her
gün beni şaşırtıyor, duygulandırıyor.
Ve en önemlisi her gün büyüyorsun. Her gün değişiyorsun ve iyi ki bu değişime
tanıklık ediyorum. İyi ki doğdun oğlum, iyi ki varsın….
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)